21 Ocak 2010 Perşembe

BluRay


insanoğlu kendisi için hep iyisini ister değil mi? bu illaki de daha çok para daha çok lüks anlamında değil.. hayat kalitenizi arttırmak istersiniz ki; bu sayede daha çok şeyden keyif alabilirsiniz. 
ama insan kendisi için neyin daha iyi olabileceğine kendi başına karar veremiyor her zaman. daha doğrusu, birtakım seçenekler hayatımıza girmeden, o seçeneğin aslında yaşamımızı kolaylaştıracağını bilemiyoruz, doğal olarak. 
Ankara'da bir dönem saat 12'de Vakko'nun önünde buluşmak diye adet vardı. Cumartesi günü saat 12'de Vakkonun önünde arkadaşlarıyla buluşmamış bir jenerasyongilim olduğunu sanmıyorum. İlk zamanlarda cep telefonu falan yok tabii, ama hayal gücümüz bunu karikatürize edebilecek kadar büyük. her seferinde bir arkadaşımız beklenen saatte orda olamayınca, üstelik orada olamayanlardan biri okulun en karizmatik tiplerinden biri olunca, "olsun biraz daha bekleyebiliriz, henüz 1 saat gecikti" diyaloglarının arkasından çeşitli fanteziler kurmuş olabiliriz. "keşke yanımızda taşıyabileceğimiz telefonlar olsa, arasak birbirimizi neredesin diye sorsak", "yok beee abarttın ha", "niye abartayım duydum ben olacakmış ileride öyle şeyler",  "oldu canım kabloyu da belimize dolarız" gibi konuşmalar geçmiş olabilir. lakin o dönemde bu senaryoyu "yaa, Mehmet yine gecikti -o zamanlar yaaoouu değil baya net şekilde 'ya' diyordu kızlar, neyse- keşke şöyle telefonlar olsa yanımızda taşıyabileceğimiz, arasak birbirimizi neredesin diye sorsak, hatta o sırada müsait olmazsa blackberry messengerdan bir mesaj atsak, en güzeli de gprs den yerine bakmak dimi kanka" gibi bir diyaloga çevirmeye kalksanız, o diyalog monolog olarak kalırdı, arkadaşlarınız da bön bön suratınıza bakarlardı. 
Eski kasetlerin üzerine başka şarkılar çekebilmek için, kasetlerin üstlerini bantlarken, anahtarlık niyetine flash disk taşıyabileceğini hayal edemiyor insan. halbuki ne kadar da kolaylaştırdı hayatımızı, hay aksi neden düşünemedik o zaman bunu? yoktu çünkü.
şimdi de hayatımızı güzelleştirecek neler var kim bilir ama şahsen benim aklıma gelenler, ya zaten yapılmış oluyor ya da suratıma bön bön bakılmasına neden oluyor.




BluRay'i duydun mu dedi bir arkadaşım geçenlerde, film izlemeye hazırlanıyoruz, içinde ray olan tüm herşeye bakındım kısa süreli hafızamın dolu odalarında. Ray Charles, RayBan, Rayburn, x-ray.. yok bu başka birşey.
internette çok detaylı, çok açıklayıcı, çok sıkıcı bir sürü bilgi bulabilirsiniz BluRay ile ilgili. Aslında BlueRay'mis, ünlü olduktan sonra adını değiştirmiş, yok gerçekten öyle. meğerse günlük hayatta kullanılan söz öbeklerine patent verilmiyormuş. bu da hoş bir bilgi olarak bu satırlarda yerini almış olsun. 
şimdi bizler evimizde film keyfinin tadını VCD lerle çıkarmaya başladık değil mi. Beta ve VHS kasetleri burda artık anmanın bir anlamı yok. Sonra DVD ler çıkıyor, görüntü ve ses kalitesi olarak çok daha gelişmiş bir teknoloji ile yapılan bu CD-ROM, sadece ses ve görüntü kaydı değil, farklı data kayıtları için kullanılmak üzere yaşamımıza giriyor. yüksek çözünürlükte olduğu için izlediğimiz filmin renklerini daha parlak, ayrıntılarını daha net görmeye başlıyoruz, ki lakin, biz başladığımız sırada, adamlar bitiriyor bu teknolojiyi.
BluRay burada devreye giriyor. çok çok yüksek çözünürlüklü HD yayınları izlerken ve kaydederken, süre, kayıt, görüntü olarak en iyi sonucu almak isteyen ve bu merakla gecesini gündüzüne katan, onlar da dünya insanı olan insanlar, daha iyi daha iyi ne yapabiliriz diye çalışıyorlar sonuçta da; daha uzun kayıt süresi, daha az okuma hatası, bit hızı arttırıldığı için harika görüntü kalitesyle BD ortaya çıkıyor. bütün bunu yapan da adı üstünde olduğu gibi mavi lazer.
İzlediğiniz filmlerdeki net olmayan her görüntü şimdi gerçeğinden farksız olarak izlenebilmekte. örneğin bazı sahnelerdeki siyah görüntüler, siyah duvarlar, siyah arabalar her zaman buğulu ve başka renkleri de içine almış gibi görünürken, BluRay sayesinde artık siyalar da daha karakterli. 
HD teknolojisinde izlediğiniz TV programlarını kaydederken veri kaybına uğratmadan basitçe kayıt yapılabilmekte. en güzel tarafı da şu ki BluRay teknolojindeki kayıtların kopyalanması öyle her yiğidin harcı olamıyor.
ben izledim çok beğendim. bundan sonra da alacağım filmlerin üzerinde Wall-e'deki gibi BluRayDisc yazıyor olmasına da dikkat edeceğim.
bütün bunların çok detaylı ve bilimsel açıklamalarını bir zamanlar büyüklüğünü tahmin edemeyeceğiniz bu internet evreninde bulabilirsiniz.
biz şimdilik günlük hayatımızda ve kendi aramızda olduğumuza göre, BlueRay'e ve onun yaratıcılarına teşekkür edelim, teşekkürler..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder