5 Aralık 2009 Cumartesi

DUA


gece DUAsı
her gecenin sonunda huzurlu bir uyku
her uykunun icinde hayaller olsun
hayallerdeki mutluluk
gun gun gercek olsun
her ruyanın sonunda yeni gun dogsun
her gunun icinde iyilik
her iyilik icin de guven olsun

saglik icin DUA
dunyadaki her nefeste saglik olsun
dertler suya
saglik kana aksin
akil beden birbirinden ayrilmasin
kalplerin ritmi dunyanin melodisi olsun

ask DUAsi
ask bizden uzak olmasin
biz buyudukce ask kuculmesin
nerde olursa gelsin bulsun
ask korkak olmasin

AMİN:)

18 Kasım 2009 Çarşamba

yol


bazı seylerın ne kadar basıt cozumlerı oldugunu gorursun. ama o basıt cozumlerı karsındakıne gostermektır zor olan.. hayat bu yuzden zordur hep... senın kestırme yolun, baskası ıcın yolu uzatmaktır... vakıt gecer bu arada... bır yerde karsılasacagını bıle bıle zamana yenılırsın...
h.cesur
14.11.2009

10 Kasım 2009 Salı

10 KASIM


matem günü olup olmadığını tartışıyorlar.. laf..
her ölüm bir matemdir..
her yıldönümü bir acıdır..
canan kaybedilince can ağlar arkasından..

matem olmayan, bugün değil, yarındır
yas tutulmayacaksa bügün değil yarın tutulmayacaktır
özel günler yaşanması gerektiği gibi yaşanır

ülkeye kalan 364 gün yas tutmayı aşıladınız

yazmayı okumayı düşünmeyi yasakladınız
sadece SUSmayı serbest bıraktınız

bırakın bugün de bizden olsun..

ATAM bıraktığın emanete sahip çıkmak için, senin ilkelerinle, senin ışığında, senden aldığım cesaretle çalışıyorum..
ben kendi adıma yılın her günü sana ve devrimlerine sahip çıkıyorum
bunu yapıyorum çünkü
senin bizim için hayal ettiğin gelecek
benim de hayalimdir..

bugün de senin yasını tutuyorum..

9 Kasım 2009 Pazartesi

NEFESim kesildi..


dev boy patlamış mısır yerine orta boyu görünce şımararak paketimi değiştirdim.. patlamış mısıra bayılırım, şekerlisinden var mı dedim, 'hayır ama haşlanmış mısır var' cevabına 5 dakika güldüm, şekerli mısırın muadili oluyor sanırım... iceceklerimizi alarak kırmızı koltuklara oturduk, ikinci yarıdaki kahve ve cıkolatanın hayaliyle rekamları izlemeye başladık..
kalbimin acı acı yandığı bir günü arkadaşlarıma şımararak bitirmeye çalışıyorum.. hedef: bir an önce yarın olsun!

hayatımda ilk kez bir sinema filminde çok sevdiğim patlamış mısırı sessizce yere koyuyorum ve hatta hiç almamış olmayı istiyorum..
bu film, film izler gibi izlenmiyor çünkü.. oyle mısırı ağzına ata ata.. olmuyor..
filmin sessiz saniyelerinde, izleyenlerdeki sessizlik ölüm sessizliği gibi yankılanıyor salonda.. korkuyorum, utanıyorum, gururlanıyorum, asık oluyorum, nefret edıyorum, kacmak ıstıyorum, ustune gitmek istiyorum bütün duygular aynı anda tepinmeye başlıyor bedenimde.. sadece 'nefes almaya' cesaret edemiyorum..

biliyorum ki çoğu şey gerçek orada..
böyle zamanlarda bilmekten nefret ediyorum..

başım dağ, saçlarım kardır,
deli rüzgarlarım vardır,
ovalar bana çok dardır,
benim meskenim dağlardır dağlar..

işte öyle bir halde bitiyor film..
bütün gün acı acı yanan kalbim şimdi kimleri ağırlıyor...
bu ülkenin kaderini kim çizdi de vatanı için şehit olan Mehmetin üstünü kim karaladı o sayfada.. kim ayırdı aşıkları..

mısırsız, yorgun, uykusuz, nefessiz dönüyorum eve..

özlem doluyum bir çok şeye..

filmden bir cümle geçiyor aklımdan

büyük şehirlere aşk küçük gelir..

27 Ekim 2009 Salı

karamellande

kendim için birşey yaptım bugün, eğer hakkını verebilirsem, bu iş kendime verdiğim en güzel hediye bile olabilir.. bana ait bir sayfa.. blog.. sanat için blog toplum için blog değil kendim için blog..

daha önce başkalarının bloglarını okudum, tavsiyelerine uyduğum, seçtikleri fotoğrafları kopyaladıklarım oldu aralarında.. genelde de googling yaparken karşıma çıkıyor bloglar.. kağıda kaleme yabancılaştığımız bir dünyada insanların zevkle ilgiyle yazı yazdıklarını görmekten mutluluk duyuyorum.. demek ki bir de kıskançlık duyuyormuşum..

okuduğum sayfalarda farkettiğim birşey var benim için değişik tecrübe olacak olan da o: blog dili..
sanki her gün yüzlerce kişi yazdıklarımı okuyormuş gibi bir dil mi kullanmam gerekiyor yoksa, çok sonra annem tarafından okunduğunu anladığımda yıkılıp yazmaktan vazgeçtiğim günlüklerdeki gibi bir dialog mu geliştirmeliyim: sevgili blog.. bugün olanlara inanmayacaksın... ya da tamamen yalnız olduğumu mu düşünmeliyim, monolog blog.. sanırım en gerçekçisi bu olacak..
en azından kendimi kandırmış olmam: merhaba bugün size tarçınlı kek tarifi yazacağım.. peki ama siz kimsiniz? gibi.

sanırım bu kimlik çatışması henüz ergenlik dönemindeki karamellande için bir süre devam edecek ama er ya da geç karakteri oturmuş bir yetişkine dönüşecek.

o zaman şimdilik şu başlangıç yerinde olur:
sevgili karamellande,
misafirlerimize merhaba de,
çilek ya da karamel ister misiniz?

21:00