27 Ekim 2009 Salı

karamellande

kendim için birşey yaptım bugün, eğer hakkını verebilirsem, bu iş kendime verdiğim en güzel hediye bile olabilir.. bana ait bir sayfa.. blog.. sanat için blog toplum için blog değil kendim için blog..

daha önce başkalarının bloglarını okudum, tavsiyelerine uyduğum, seçtikleri fotoğrafları kopyaladıklarım oldu aralarında.. genelde de googling yaparken karşıma çıkıyor bloglar.. kağıda kaleme yabancılaştığımız bir dünyada insanların zevkle ilgiyle yazı yazdıklarını görmekten mutluluk duyuyorum.. demek ki bir de kıskançlık duyuyormuşum..

okuduğum sayfalarda farkettiğim birşey var benim için değişik tecrübe olacak olan da o: blog dili..
sanki her gün yüzlerce kişi yazdıklarımı okuyormuş gibi bir dil mi kullanmam gerekiyor yoksa, çok sonra annem tarafından okunduğunu anladığımda yıkılıp yazmaktan vazgeçtiğim günlüklerdeki gibi bir dialog mu geliştirmeliyim: sevgili blog.. bugün olanlara inanmayacaksın... ya da tamamen yalnız olduğumu mu düşünmeliyim, monolog blog.. sanırım en gerçekçisi bu olacak..
en azından kendimi kandırmış olmam: merhaba bugün size tarçınlı kek tarifi yazacağım.. peki ama siz kimsiniz? gibi.

sanırım bu kimlik çatışması henüz ergenlik dönemindeki karamellande için bir süre devam edecek ama er ya da geç karakteri oturmuş bir yetişkine dönüşecek.

o zaman şimdilik şu başlangıç yerinde olur:
sevgili karamellande,
misafirlerimize merhaba de,
çilek ya da karamel ister misiniz?

21:00