12 Ekim 2010 Salı

kelimelerden hikayeler 2

Yeni bir oyuna başladım.. Arkadaşlarımdan akıllarına gelen ilk kelimeleri yazmalarını istiyorum. Sonra o kelimelerden bir yazı pişiriyorum. 

Bu ikincisiydi. İlkini burası için biraz sakıncalı buldum.


DÜNYA'YI KURTARMA PLANIM

Baştan başa yaşamımın tüm güzellikleri ufacık ayrıntılarda gizli. Milletin şeytanı prada giyer benimki ayrıntıda saklı. Dünyayı tek başıma kurtarma hayallerim var, sakın gülmeyin. Cüneyt Arkın'dan sonra bu bayrağı taşıyacak biri varsa o da ben olabilirim. İnsanların birbirini öldürmediği, eşşeklerin paraşüte bağlanıp uçurulmadığı, fabrika atıklarının en baba Amerikan filmlerine taş çıkartırcasına yeryüzünün içine etmediği bir Dünya düşünün. İşte o Dünya'nın kahramanı olabilirim ben ya da delisi farketmez.
Alışveriş sırasında naylon poşet kullanmadığım için, mesai saatlerinde gerekmedikçe ışıkları yakmadığım için haute couture bir HUNİ ile ödüllendirileceğim, olsun. Sırf hayvanlara olan özverisi ve sevgisi için bir DÜŞMANımı bağrıma basabilirim. Lanet olsun içimdeki Panter Emel'e.

Bir gariplik var bende, benden içeri. Her türlü dalavereye elverişli bu topraklarda GDOsuz bir yaşam sürmeye çalışıyorum. Oysa evren öyle değil. Geçtim HeMan olmayı, Dünya kendisine bir küçük Calimero kadar katkısı olmayan insanlarla dolu. Tek AMAÇ var: Tüketelim. Kalmasın hiçbir şey. Yiyelim bitsin.

İnsanın doğası bu duruma aykırı bir kere, bunu bileceksin. Midene soktuğun her şey orada kalacak sanıyorsun ama sende biliyorsun öyle değil. Yine çıkıp toprağa karışıyor içindekiler. Tek başına tüketemiyorsun, gücün yetmez. Yukarıdan aldığını aşağıdan bırakıyorsun. Bunu HAK sanıyorsun üstelik,  ama 'parasını verdim, benim oldu' dediğin her şey anandan emdiğin ak süt gibi foseptiğe karışıyor. Bırakacaksın peşini o zaman, daha az harca, daha az tüket. İlla bir şeyler alacaksa bu bünye, güzel bir reçete var elimde. Biraz bilgi, biraz sanat, biraz müzik, bir iki KAFA muhabbet. Bunları bünye alır, hiç bir hazımsızlığa sebep olmadan öğütür.  Mis gibi arınırsın şehrin kirinden pasından.

Aşkları da böyle tüketmeye çalışıyorlar. "Basa basa paraları Leyla'ya", vitrin aşkları yarattılar. "Bir daha mı gelecez dünyaya" bilmem ama gelirsen görücen ebeninki....  Savuralım, gelsin seni seviyorumlar gitsin nefret ediyorumlar. Aynı ayakkabıdan üç tane almayı fazlalık görmeyen bir nesil, üç sevgiliyi neden fazlalık görsün ki.. Savurun anasını satıyim. Sonrada ağlamayın biten aşkların arkasından. GİZEMli bir tarafı yok işte. Bağıra bağıra söylediğin o şarkıyı hatırla: "bu gece gel yarın istersen yine git, hatta unut sen dün gece nerdeydin kimle seviştin". Gani gani için rahat olsun, gitti ama gelecek, kimle seviştiyse sevişsin. İki aşk arası biraz UYKU yeter..

Yani, harcasanda yesende içsende bitmiyor Dünya. Biten senin üç günlük ömrün neticede. Kendini yormana ne gerek var, senin yaşadığın da hayat Safranbolu'daki Hatceninki de. KİM daha mutlu peki? "Ben" diyebilir misin..

SUSKUN kalamıyorum, zırvalıyorum ya; Dünya'yı kurtarma planım da bu benim.. 


tugce: hak
volkan: kafa
Burak: kim
Ozlem: gizem
Berfin: safranbolu
Ozgur: dusman
Ozgun: huni
Atiye: uyku
Elif: amac
Adem: suskun

1 yorum:

  1. hayat ne garip, nasıl bi süreçten geçip de bugünlere geliyoruz... lise yıllarında amerika ve kapitalizm karşıtıydım, kürt milliyetçiliği ve komünistlik de yaptım (sanki meslekmiş gibi). sonra kapitalizme karşı gelirken en cici tüketim maymunu oldum, günümüzde hayatını sözümona sürdüren bi çok birey gibi. şimdilerdeyse kapitalizme yine karşıyım, ancak en baba faşiste tırnak yedirtecek biri oldum çıktım. bakalım bundan 3-4 sene sonra ne düşüneceğim, nasıl hareket edeceğim? :)

    tüketim konusunda kesinlikle katılıyorum sana. yiyecek içecek konusunda ben de kendini tutamayıp alışveriş sepetini dolduranlardanım, ama gıda dışı alışverişlerde bi hayli elisıkı biri oldum bir kaç yıldır. ha buna tezat oluşturacak en bariz örnekse sevdiklerimi sevindirmek adına hazırladığım sürprizler için döktüğüm paralar. tüketim dünyası, lanet olsun.

    YanıtlaSil