19 Ağustos 2010 Perşembe

ÇiÇek



Kadınların çiçeğe benzediği söylenir. Çiçek estetik bir canlıdır, göze güzel gözükür, güzel kokusu olanı vardır olmayanı vardır. Kadına çiçek alınır çünkü 'sen de en az bu çiçek kadar güzelsin' imasında bulunarak kadının ruhu okşanmak istenir. Kendini dünyadaki en hassas ve güzel canlı ile özel hissetmek ister kadın da. Ona sahip olarak tabii. 

Uzun burunlu ayakkabılar giyerek erkekliğinin şaşasını ima etme eğilimli onca erkek de; aldıkları buketlerdeki çiçek sayısı arttıkça aynı şaşayı yarattıklarını düşünürler. Kendi başına bu noktaya gelmez olay tabi. Aslında isteyeceklerinin ardı arkası kesilmeyecek kadının, buz dağının görünen kısmındaki ufak bir isteğidir çiçek. 'Bir tanecik çiçek alıp gelsin bir kere de, başka bir isteğim yok ki' diyen kadının erkek için hazırladığı 'to do' listesinde yazan 1548 maddenin sadece birincisidir çiçek.
Kadın ilerleyen safhada 'özel günlerde herkes çiçek almayı akıl eder' diyerek evrimini tamamlayacak, fakat maymunun traş edilmiş hali olduğunu düşündüğü sevdiceği hala 'sıradan bir günde' elinde bir çiçekle kapıya gelmemiş olacaktır. O kadar önemlidir ki; evlendiği anda elinde çiçekler vardır kadının, azmin zaferin işaretidir.
Bir erkek için hayatının paradoksudur çiçek. Almadığında hiç almamış, bir kere aldığında anca düşünmüş, iki kere aldığında herhangi bir günde almamış, 100 kere aldığında başka bir şey akıl edememiş olur. Gül alsa klasik olur, Orkide alsa gösteriş yapıyordur, Papatya alsa fakir edebiyatı.

Sonra bir de ölür o çiçekler evin içinde. Çok kötü kokar ölünce de. Kurutsan toz yapar, sağa sola saçılır. Feng Shui der ki kurumuş çiçekler evde tutulmaz. 50 tane çiçeği koyarlar bukete, önünü göremeden yürümeye çalışırsın taşımak için. Bu arada bütün mahalleye afişe olursun o da ayrı konu. Adam kılını kıpırdatmamış bir telefonla sipariş vermiştir ama senin çektiğin zahmet hep daha fazladır.

Erkeklerin sürekli gittikleri çiçekçiler oluyor mesela, dikkat et adam seni hiç sokmuyor içeri. Sadece sana gidiyor o çiçekler sanıyorsun ya bir de. 'Abi geçen günkü isyantusları beğendi mi ablam' derse çiçekçi, oradaki isyanı kim olsa bastıramaz.



PS. Gene de ben papatyaları ve sarı laleleri seviyorum. Kurutmam da gözüm gibi bakarım onlara. Bir de mor menekşeleri, o da Nilüfer'den dolayı.. Bir mahsun mor menekşe ağlıyor mu ne? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder