Kendi evini
tuttu, kendi hayatını yaşamaya başladı.
Bu sırada Cem ile
tanıştılar. Şuan da 10 yıldır birliktelikleri var 1,5 yıl önce de evlendiler.
Aslında öfkesi yalnızca annesineydi ama o tüm aileden uzaklaşmıştı. Cem onu ailenin
diğer bireyleriyle de görüşmemesi için etkisi altına almıştı. Herkes annesinin
hayatındaki adamı kabul etmişti, demek ki herkes hayatından memnundu. Beş yıl önce babasının öldüğünü öğrendi. Cem
cenazeye gitmesine de izin vermedi. Hayatının en büyük pişmanlıklarını yaşadı
onun yüzünden. Neyse ki babasıyla ölmeden birkaç sene önce buluşmuştu gizli
gizli. Üstelik şimdi babasından kalan bir mirasın da sahibiydi.
Ruhsal
bunalımları oldu bu yıllar içinde. Kalbi sıkışıyor ve geceleri ansızın
uyanıyordu. Cem doktordu, üstelik cerrah, ancak onun tüm rahatsızlıklarını sigara
içmesine bağlıyordu. Bir yıl boyunca her gece kalbi sıkışarak uyandı. En
sonunda gittikleri doktorda ileri derece panik atak teşhisi kondu. Cerrah eşi
pskiyatristin verdiği ilaçları kullanmasına izin vermiyordu. Gizli gizli içti
ilaçları.
Cem eşinin en kötü nöbetleri
geçirdiği günlerde evden çıktı gitti, hiç bir zaman destek olmadı ona.
Sonra da mecburi hizmet için Doğuya gönderildi. Bu sürede iyice düşünme fırsatı
oldu, mutsuzdu birlikte olduğu adama bir zamanlar çok aşık olmuştu ama
yaşadıkları artık içinde hiçbir sey bırakmamıştı. Merhamet dışında...
Ayrılmaya karar verdi. Ayrılmaya karar verdiğini söyledi eşine. Belki de hayatını
güzelleştirecek en önemli olay bir anda hayatını daha da karanlığa sürükledi.
Uyuşturucu bağımlısı
olduğunu itiraf etmişti eşi. Yalan gibi gelen bu itiraf ilk buluşmalarında
gerçek yüzünü gösterdi. Kolları mosmor ve yara içindeydi. İlaç almadan ameliyata
giremez haldeydi. Öğrendikten sonra ilk bir araya gelişlerinde geceleri nöbet
geçirdi Cem, bir hafta boyunca. Bir
yandan ayrılmamak için yalvarıyor, iyileşeceğine dair sözler veriyor ve bazen de
tehditler savuruyordu kendini öldüreceğine dair.
Çaresizlik budur.
On yıldır
birlikte olduğun birlikte büyüdüğün adamın hayatının mahvolmaya başladığı bir
zamanda kendi hayatını kurtarmak için gitmek zorunda olduğunu bilmekle,
kalbinin gitmeyi engellediği için seni hapsettiği bir odada yaşamaya
başlamaktır çaresizlik. Hiç bir yere adım atamamaktır. Gece üstüne çöken
karabasan yüzünden hareket edemeyip üstüne yürüdüğünü sandığın canavardan
kaçamamaktır.
Çığlıklarını küçük
bir odada tanımadığın bir yabancıya anlatıp ruhunu dinlendirirsin. Duyduğun bir
iki söz ile cesaretlenirsin. Yabancı da seni düşünür. Nasıl kurtulabilir bu
odadan diye. .. Düşünür.. Yazarak düşünür...
Çaresizlik nedir, düşünür... devam edecek...
10 dakika sonra
10 dakika sonra
Çaresizlik nedir
Çaresizlik NE
değildir NASILdır. Ne yapacağını bilememek değil nasıl yapacağını bilememektir. Sorunların çözümü vardır, sorunlar için
fikir üretilir, strateji oluşturulur, imkan yaratılır. Çözülmemiş bir problem; cevabı olmayan problem değil, gelişen yönteme adım atılmamış problemdir.
Nasıl yapabileceğimi
bilsem zaten çaresiz hissetmezdim, diyebilirsin.
Ne yapmam
gerektiğini biliyorum ama hala yapamıyorum diyebilirsin.
Aptallık değildir bu, korkaklık değildir. Seni tutan şey dışarda kapının önünde bekliyor olsa pencereden çıkabilirisin, ama seni tutan şey tam içindeyse hiç bir yere kaçamazsın.
Aptallık değildir bu, korkaklık değildir. Seni tutan şey dışarda kapının önünde bekliyor olsa pencereden çıkabilirisin, ama seni tutan şey tam içindeyse hiç bir yere kaçamazsın.
İçini açman
gerekir..
İçini açman..
Cevap kendi
kendini buldu..
Görüşmeye devam
etmemiz gerekiyor...
Bana içini
açmalısın..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder